29 Ağustos 2011 Pazartesi

nasıl başlayacağımı bilmiyorum. hiç bilmedim evet, ama bir fikrim olurdu hep. şu an o da yok.


yoğunlaşabildiğim tek düşünce şu sıralar kaçmak. her şeyden, herkesten. her anıdan, her ezgiden ve her satırdan. yapamayacağımı bile bile. asıl iş istemek değil, asıl iş her türlü imkanı yaratabilmek. imkansızlıklardan çıkabilmek.
ne denedim, ne de yapabileceğime dair inancım var.


bazen öyle bir an geliyor ki, herkese küsüyorum. herkesi unutuyorum, kimse kalmıyor aklımda. ağlamak istiyorum. çok ağlamak istiyorum. yapamıyorum. o an aklıma yapamadığım şeyler geliyor. uzun bir liste. artık eskisi gibi içten gülemiyorum diyorum kendi kendime. ara sıra kendimle konuşuyorum. bu güzel bir şey. sonra kendi kendimi yargılıyorum. suçlayan da benim suçlu da, savunan da. gerçi savunmuyorum, savunamıyorum. çoğu zaman tüm suçlamalar haklı ve tüm keşkeler biraz hatalı.


sonra ne kadar yalnız olduğumu ve çok uzun zamandır öyle olduğumu hatırlıyorum. sanki sevdiğim kadınlar hiç yanımda olmamış gibi, sanki geçip giden senelerde onların başrol oynadığı sahneler hep fluymuş gibi.


ve sanki ben hayatımın şu anına kadar hep "avare" dolaşmışım gibi.


ve hep aynı his. hep aynı heves. bir şeylere başlamak gerektiğini bile bile başlayamamak. binlerce kilometre yürümüşcesine yorgunum. elimden tutup kaldıran birisi yok. dahası herkes kendi başıma ayağa kalkıp tekrar koşmamı beklerken, bense yerimden kalkmayıp bir sigara daha yakıyorum. yorgunum ve ben bunu her fırsatta dile getiriyorum. kimse tarafından da siklenmiyorum. olsun, ben etrafımdakileri böyle de seviyorum.


arınıyorum. arındığımı hissedebiliyorum.
ve hiçbir niteliği olmayan yazılar yazmaktan büyük zevk alıyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder