26 Ekim 2012 Cuma

miş'ten/monolog-3

"ayin gibi, ibadet gibi, kavramsız yaşamak, zamansız ölmek gibi."

eskimeyen bir şeyler arıyorum hala. oysa kaldı mı şimdiki zamanlarda yıpranmayan bir şey? aitlik bile eskimişken, sadakat kelimesi bir şey ifade etmezken, vefa'nın hakikaten de sadece bir semt olduğu zamanlarda, "aşk"ı dillendirmek bile büyük bir suç olmalı bu dünyada. gizli saklı yaşanmalı, şüphe duyulan her sesten saklanmalı. sonsuza kadar...


***


bu kadar çok acı varken ve bu kadar çok insanlar acı çektirirken, neden kimse ağlamıyor? tanrım, göz pınarlarımı al bu bedenden. al ki milyonlarca insanın yerine ağlamaktan azad et beni. 


***


eskimek diyordum.. hani o çok sevdiğimiz metaforlardaki gibi. "kapağı paslanmış bir kavanoz"a koyduğumuz hayaller. sahi kaldı mı o hayallerden? biraz biz de tadına baksak. elimizde kırılıp dökülen umutlarımız bizi üzdü çok. sıkıldık da. o kadar çok sıkıldık ki bu oyun/lardan. bize de bir parça huzur veremez misin? anladım. paylaşmak istemiyorsun. sen de haklısın. bazı şeyler paylaşılınca anlamını kaybeder. gizli saklı kalması gerekir. hani aşk da böyleydi ya. hah işte. onu diyorum. bize biraz huzur ver be kadın. boğulduk burada. bir parça aşk da olur. yeter ki bir şey hissedelim. yeter ki hissizleşmiş parmaklarımız bir başka tene dokununca heyecanlanalım. yeter ki başımızı koymak istediğimiz omuzların hayallerini kuralım gece uyumadan önce. çok mu?

sesini duyuyorum. meçhullük nasıl bir şey? anlatsana biraz. süpriz yapmayı sever gibisin. biz ise süprizleri hiç sevmeyiz. her şeyi kontrol etme alışkanlığımız anneden gelir. kaçamıyoruz yani. şaşırmak insan oğluna yakışan bir hareket değil. bırakalım doğa istediği gibi kontrol etsin onu. sen bizi kontrol etme.


***


merhaba. ben tanis. henüz 22 yaşındayım. saatlerce boş boş televizyona bakmayı severim. elimde olsa aylarca odamdan dışarı çıkmam. biraz sigara, biraz çay bana yeter. artık yalnızım demek bile istemiyorum. o artık bir meziyet değil benim için. derimin üzerine işlenmiş bir dövme. hem de sol göğsümde. o kadar güzel, o kadar karanlık ki. hem çıkmıyor da!


***


"zor sevgilim. çok zor. gözlerini gözlerimle barıştırmak çok zor. sen asık yüzüme bakma. artık hep öyle. yok yok senin suçun değil. artık mizacım böyle. insanlar değişiyormuş demek ki. elbette, tamamiyle değişmedim. hala bir yanım tanis. hani o senin sevdiğin. ama çok muhalefet, çok eksik. diğer yanım karanlık. karanlığına çekildim. elimde değildi. ağladım. sigara içtim. ağladıkça daha çok sigara içesim geldi. sonunda kanser oldum. geçen ay öldüm. farketmedin mi? koca koca adamlar arkamdan ağladı. annemse o günden beri hiç konuşmadı. sen asık yüzüme bakma. insan her daim gülümseyecek diye bir kural yok ya! olsun. gün olur, yine gözlerin gözlerime değer, ben seni yine severim, sen sevmezken. olsun, canın sağolsun."


***


eskimek diyordum.. eskimek, zamanın kaçınılmaz kurallarından. eskimek de güzel de..

bu oyun çok zor sevgilim!


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder