1 Şubat 2012 Çarşamba



ertelemek hayat hırsızlığıdır.
insanoğlu bu suçu severken işliyor en çok.
bazen de göz yumuyor parça parça eksilmeye/eksiltilmeye.
kendine acı çektirmeyi seven yaşam formu!
çıkış yolunu görmekten kaçıyoruz çoğu zaman hepimiz
kendimizce haklı sebeplerimiz, söylenesi sözlerimiz, savunulası düşüncelerimiz, korunulası kişilerimiz var en korunmasız kendimizken.
tuhaf..
kolayı varken zoru seçiyoruz
çıkmaz sokakların sonundaki duvara toslamaktan aldığımız zevki hayattan alamıyoruz.
önümüze serilen dört yol ağızlarını görmek yerine en keskin virajlardan dönüp bodoslama dalıyoruz acıya.
sevmeyi acziyet olarak görüp, rastladığımız yerde selam dahi vermeden geçip gidiyoruz.
halbuki değse; çare olacak..


aslına bakarsak; yolda yürürken, metroda, otobüste, bi alışveriş merkezinde, hastane köşesinde el ele tutuşan yaşlı çiftlerin avcunun içinde senelerdir o.
Quasimodo'nun çirkin kamburunda sakladığı Esmeralda'nın güzel yüzünde asılı.
hatta bazen, bi bedene girmeye ihtiyaç duymadan; ılık bi nisan yağmuru olup ıslatabilir yahut ocağın ortasında yağan karla gelip burnunuzun ucuna konabilir.
ya da bazen Seth(*) misali ölümsüzlüğünü bi kenara bırakıp bi bedene yerleşir; aynı şehir paylaşılmasa da nefesi havaya karışabilir.
maksat, aynı atmosferi paylaşmak.
maksat, yaşamak.


aslına bakarsak; ne birlikte büyüdüklerimiz, ne hırsla tasarlanmış ideallerimiz, ne korkularımız, ne geçmişimiz, ne beyni kemiren bi hastalık engel değil görmeye.
istersek; kilometrelerce sevebiliriz.
istersek..


yani aslına bakarsak işin özü şu;






(*)Seth: Melekler Şehri filminden

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder