22 Aralık 2011 Perşembe

miş'ten/monolog-1




'gidersen bana da bir dengini yolla
dinerse gözyaşın, beni de ağla..'


bencillik mi bu?
seni sevmeyen birine çok içten gelen bi isyan, bi başkaldırı mı?
böylesine bi serzeniş ne kadar faydalı?
hem, seni sevmiyor diye birine ne kadar kızabilirsin ki..


**


eski aşklarının acısına kapılıp sürüklenen bi adam karşısında yapacağın hiçbir eylem bulmaz hakettiğini
ve bi anarşistin savurduğu her slogan havada asılı kalır
hem aklına hem kalbine değmen gerekir çünkü
oysa o, bi yanını geçmişinde rehin bırakmıştır
mutluluklara kefil olduğu için kesilen yüklü ayrılık faturasını görmezden gelip, ödediği bu borçtan en ufak pişmanlık duymadan, aksine bundan zevk alarak devam eder yoluna.
onlarca odaya ayrılmış, hatta sadece geçip giden için ayrı bi şehir inşa edilmiş kalpte sen sığınacak bi saçak altı bile bulamazken;
o evin her odası
serili halının hep aynı köşesi
dört duvardan birine asılı onlarca çerçeveden illaki bi tanesi-belki senin olduğunu zannettiğin bile ve belki de hepsi-
bi cafeteryanın cam kenarında kalan en aydınlık masası
acı yeşil bi kanepenin hiç oturulmayan o sağ yanı
bi adamın sol yanı..
hep gidene ayrılmıştır


ne gitmene izin verir, ne ölmene
ne salar, ne saklar
bi boşluğa kapılırsın
o an, düşme hissiyatı bile yeğdir zaman denen mefhumda ipi kimin boğazına doladığı belli olmayan faili meçhul bi ceset gibi/ bi cinayet gibi asılı kalmaktan..


**


uyku, yarı ölüm derler
yarı ölsek yeter mi?
kalan yarısı için bi şarkı tutturabiliriz belki
'bir sevmek bin defa ölmek demekmiş..'


şimdi, biraz daha sevebilir miyim seni?



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder