tüm hikayeleri benimle birlikte süresiz bi beklemeye aldım, sebebi yok.
aslında var.
ama yok.
aslında insan hayatının tamamı bunun üzerine.
olduğu zannedilen karşısında duyulan mutluluğun-ki burada an dediğimiz iki dudağın arasından çıkan bikaç laftan ibaret- hayalkırıklığına dönüşmesi.
arkadaşlar, ebeveynler, sevgililer, kurulan hayaller, kurgulanan hikayeler, yazılan senaryolar; bir var, bir yok.
bazılarının yok oluşu tek kelime arkasından atılan bi kafayla olur-ki bu bazen biraz agresif bi insan örneğidir bazense taşan sabrın o akan damlasıdır-
kimilerinin miadı dolar-ne de olsa nefes dediğin garip bişey, bi sonrakini alıp alamayacağını bilemezsin-
bazılarınınsa çoğu zaman arkasını dönüp gitmesi yeterlidir-duvara asılı ceket kadardır hayattaki yerleri-
şekli ne olursa olsun, sonuç hep aynı.
hayat dediğimiz biraz masal tadında olup olmamayı öğrendiğimiz; ama çocuklara anlatılanlardaki gibi mutluluk parıltılarının etrafa saçıldığı şekilde değil, öyle ballı kaymaklı değil.
***
bu, kendiye çelişmesi insanın ama düşününce hansel ile gratel'in karşısına çıkan pastalardan şekerlerden çikolatalardan yapılma o evden, yahut ovalayınca hayatı değiştircek 3 dilek hakkı doğuran bi lambadan farklı olan her masalı tatlandırmak kişinin kendi elindedir belki de.
en azından var'lar yok olana kadar.
kim bilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder