17 Mart 2012 Cumartesi

geceden giden/1

"
02:17
oturma odasının sol duvarına dayalı kanepede uyuyakalmış öylece 
daha da üşümesin diye üzerine yığılmış 2-3 battaniye içinden -zaten zayıf olan- nefes alışverişini seyretmekten başka bir şey gelmiyor şu an elimden.
bu zor
bu çok zor..
kalkıp öpüyorum alnından usulca
uykusu, hiç istifini bozmadan devam ediyor yoluna.
öpüyorum
çünkü sadece uyurken alıyorum en güzel tepkiyi sevgime.
öpüyorum
çünkü tıp okumamış olsam da bilirim vücutta sıcaklığa en duyarlı yerlerden birinin dudaklar olduğunu.
öpüyorum ateşini
usulca
düşmüyor..


*


03:42
karanlığa dayanmak zor
karanlığa dayanmak sıkıcı iş yapacak başka şeyin yoksa düşünmek ve beklemek dışında.
kanepenin başucunda duran, çocukluğumdan beri 70lerden kalma bir şapkadan yapıldığını düşündüğüm, lambayı açmak en mantıklısı sanırım.
yoksa birinden birinde boğulmak işten bile sayılmayacak bu saatte bu şehirde.
yüzünün şu cılız ışıktaki gereğinden yorgun kıvrımlarını görmek daha can sıkıcı oldu karanlıktan ya, neyse..


-böyle dediğime de bakma sen, görmeden de edemem, bilirsin.-
bilirsin elimi koyacağım yeri nasıl şaşırırım yokluğunda, nasıl nefes alamam sensiz, sensiz nasıl yapamam bilirsin.
tüm ağzıma sıçışların bundan.
ben de bunu bilirim.


*


4:21
sabaha az kaldı.
arada tuhaf sesler çıkarmaya başladığı an, arada bana da uğrayan uykuyu dağıtıveriyor.
kucağımda uyuttuğum -sene var ki her gece böyle uyuyakalırız birlikte, benle oluşu hep bu yüzden- kitabımı bırakıp kalkıyorum
kalkıp öpüyorum alnından usulca
uykusu, hiç istifini bozmadan devam ediyor yoluna
öpüyorum
çünkü sadece uyurken alıyorum en güzel tepkiyi sevgime.
eğer dudaklarım beni yanıltmıyorsa, düşen bir ateş var ortada.
nefes alıyorum
nefes alıyor
verişini dinlemek için göğsüne yatıyorum
sanki elimi daldırsam çocukluğum..
konuşuyorum
beni duymadığından emin olduğum anlarda yaptığım gibi
uyurken
konuşuyorum
çünkü biliyorum, bilinci açıkken böyle şeyler konuşulmaz pek kendisiyle..


'onu özlüyorum anne
onu çok özlüyorum..
sabah sana bağırdığım için özür dilerim
ama ne yapayım
bastıramıyorum
söyleyemediğim her söz öylesine kağıt kesiğiyken hala içeride
öylesine inatla kapanmazken
konuşmayı henüz öğrenememiş bebekler gibi derdini anlatabilmek adına çığlık çığlığa ağlayıp bağıracak kadar ilkelleşen ruhumu bastıramıyorum.
kafasından iteleyip geldiği yere doğru sokuşturmayı beceremiyorum
doğum gibi biraz
illa ki çıkacak!
affet..
affet, onu özlüyorum anne
onu çok özlüyorum
gördüğüm rüya sayısını unutmuşken
bir an görsem karşımda, hepsi teker teker -uzun metrajlılara meydan okurcasına- canlanacaklar sanki.
aslında sorun şu ki; herhangi birini alelade bir gecede görüp de sabah uyandığımda bunu kendisine anlatabiliyorken
her gece onu görüp ona anlatamamak, filmde kopmanın gerçekleştiği yer sanırım.


her sabaha farklı uyanıp yaptığım tek işin -tek aynı işin- yaşamaya devam ediyormuş gibi rol kesmek olması çok can sıkıcı.
bütün gece seni beklerken bana eşlik eden karanlıktan da sıkıcı.'


*


5:51
gecenin rengi kırıldı iyiden iyiye
'özlüyorum anne
çok..
dayanabilmek adına 'ailemizin geleneksel genetiksel kadın gücü'nden istiyorum biraz.
imkansız mı?
ha bi de sabah erkenden ayırıp koynundan ayıltma beni
olmaz mı?
yani..
çünkü ben sadece..
onu..' "



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder