22 Haziran 2016 Çarşamba

Son zamanlarda sıkça düşündüğüm şeylerden birisi insanın birkaç istisna dışında herhangi bir şeyde kırmızı çizgilerinin olmaması. Yeni yeni fark ediyorum, elbette bazı konularda tavrımı hiçbir şekilde bozmuyorum, kendimi tanıyorum, ve artık daha uyumlu biri olduğumu öğreniyorum. İnsanın ne olursa olsun kendinde yeni bir şeyler bulması ne kadar da ilginç. Değer yargıları, altında yatan nedenler, sevdiği kadınlar, sevemediği sigara markaları, mantığına uyduramadığı anlamsız diyaloglar. Bunu ilk defa kendime itiraf etsem de, insanların önem vermediği şeylere önem verdiğimi biliyor ve bununla gurur duyuyorum. Farklı olmak için  farklılıktansa, olduğum insandan ve olmaya çalıştığım karakterden mutluyum. İster buna kendinle barışıklık de, ister üzerime yapışmış ve  belki de hiç çıkaramadığım "umursamazlık" de, açıkçası benim için anlam ifade etmiyor. Bana anlam ifade eden şey bu paha biçilemez farkındalık. 

Korkuyorum. Kendimden, yapabileceklerimden, zihnimin kapıları ardına kapattığım endişelerimden. Uzun zamandır bastırdığım pesimistliğimden. Tekrar dönmeye korktuğum alışkanlıklarımdan. Dikkatimi tekrar toparlamaktan. Tüm bunları sesli bir şekilde söylediğimde alacağı iticilikten ve kendinden nefret etme hissinden. Bir yere doğru çekiliyorum, şu ana kadar hayatımda aldığım birçok karardan kesinlikle emin olmasam bile, bundan emin olduğumu söyleyebiliyorum. Çekiliyorum, ve sınırlarımı zorluyorum. Bu çoğu zaman tahammülüm oluyor, bazen anlayış kabiliyetim, sıkça da hayali bir şekilde görüşümün tamamını kaplayan erteleyişlerim. Yönümü değiştiriyorum sürekli, bir düşünceye uzun süre bağlı kalmaktan kaçınıyorum. Odaklandığım şeyin çoğu zaman yanlış olduğunu, beyhude bir çaba olduğunu biliyorum ve küçük bir çocuğun en sevdiği kahramanın gerçekte olmadığını öğrendiğinde yaşadığı hüsranı yaşamamak için kaçınıyorum. Kendime acıyor muyum? Muhtemelen tanıdığım herkesten çok daha fazla. İnsanların hakkımda ne düşündüğünü umursamıyor gibi gözüksem de, bir avuç insanın olumsuz bir fikre sahip olmasından kaçıyorum. Kaçmamam gerektiğini bilmeme rağmen. Son zamanlarda bunu da fark ediyorum, kontrolü elimden kaybettiğimde tamamıyla çılgına dönüyorum. Bir bilsen, insanların gözlerindeki o acımaya maruz kalmaktan ne kadar nefret ettiğimi. Ben güçlü değilim arkadaş. Güçlü olmayı değil, basit bir şekilde, mutlu olmak istiyorum. 

Gözlerimin önünde saatlerdir beni meşgul eden karanlığa baktığımda, bu sefer farklı olacağım ve yol kenarındaki o dilsiz adama anlattıklarımı söyleyeceğim dedim. Söylemedim. Sefil masamın başından sayısız defa kalkıp gitmeye karar verip gerçekleştiremediğim gibi, bunu da yapamadım. Hani insanlar zannediyor ya o eşiği aştığında gerisi çorap söküğü gibi gelir diye, gelmiyor. Ne insanlar geliyor, ne bu zorlama cümlelerin yerini alabilecek süslü söyleyişler, ne de gerçekleşmesi beklenen hayaller. 

Bitmek bilmez bir sıkıntı var içimde beni güdüleyen. Bir gün ondan kurtulacağım. İşte o, uykusuz kaldığım gecenin sabahı ile başlayan bir gün olmayacak.

Eminim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder